15 Şubat 2018 Perşembe

İRENA SENDLER'İN YILDÖNÜMÜ ANISINA






BİR KADIN DÜŞÜNÜN 2. DÜNYA SAVAŞI - NAZİLERİN YAHUDİ SOYKIRIMI YAPTIĞI SIRADA CANINI HİÇE SAYIP 2500 YAHUDİ ÇOCUĞUNUN HAYATINI KURTARAN. 

İŞTE BUGÜN O KAHRAMAN KADIN İRENA SENDLER'İN DOĞUM  GÜNÜ...





İrena Sendler 15 Şubat 1910 yılında Polonya'da dünyaya gelmiştir.  

II.Dünya Savaşı'nda Polonyalı bir Katolik hemşire/sosyal hizmet uzmanıydı. Yahudi çocuklara sempatisi çocuk yaşlarında başlamıştır. Doktor olan babası Yahudi çocukları tedavi ederken (diğer doktorlar o çocukları tedavi etmeyi kabul etmemişlerdir) bulaşıcı hastalık sonucu Şubat 1917'de hayatını kaybetmiş. 


1939'da, Almanlar Polonya'yı işgal ettiğinde, Yahudilere yardım etmeye başladı. O ve onun yardımcıları önce Zegota direncini organize etti ve Yahudi ailelere yardımcı olmak üzere 3.000 'den fazla sahte belge hazırlandı.


İrena, hastalık kontrolü bahanesi ile evlere giderek çocukları dışarı kaçırıyor, bu süreçte bir de aileleri bu duruma ikna etmek için uğraşıyordu. Çocukları dışarı çıkarırken çöp torbaları, patates çuvalları, alet kutuları veya tabutlarda gizli geçitler gibi yolları kullanıyordu.Nazileri her gördüğünde havlaması için eğitimli bir köpeği vardı. Havlayan köpeğin sesi askerlerin çocukları duymasını engellerdi.
İkna edebildiği ailelerin  çocuklarını tek tek kaçırdı ve onlara yeni isimler/kimlikler verdi. Yerlerini değiştirdi.



Çocukların eski ve yeni isimlerini bir kavanozun içine yazdı ve kavanozu komşusunun bahçesinde bir elma ağacının altına gömdü. Naziler, bu durumu öğrendiklerinde Sendler’ın ayak ve bacaklarını kırdılar fakat ağzından çocukların nerede olduğu ile ilgili tek kelime dahi alamadılar.







Sendler, 1943 yılında, Gestapo tarafından tutuklanarak ciddi işkence ve ölüm cezasına çarptırıldı. Zegota örgütü, Alman gardiyanlara rüşvet vererek onu kurtardı. Sendler idam olanlar arasında kamu bülten panolarında yer aldı. Savaşın geri kalanında saklanarak yaşayan Sendler, Yahudi çocukları için çalışmalarını sürdürdü.


Sendler, Yahudiler Zegota Konseyi Çocuk Bölümünün son kurtulanı olmuştur. O yılın ağustos ayında 1943'den savaşın sonuna kadar başkanlık yapmıştır.


İrena Sendler, 12 Mayıs 2008 tarihinde, 98 yaşında Varşova'da ölmüştür. 






Şimdi sizlere  hayatı ile ilgili internette okuduğum bilgileri paylaşmak istiyorum. 


 Üniversite yönetimi tarafından kendisine Yahudi arkadaşlarıyla aynı sırada oturamayacağı söylendiğinde, Sendler "O halde bugün ben de bir Yahudiyim" demiş ve sonrasında üniversite ile ilişkisi kesilmiştir. 

Çocukluğundan gençliğine her zaman doğru bildiği yoldan şaşmayan bir yapıya sahip bir kadındır.




Hayatı film yapılana kadar pek de tanınmayan Sendler'in hayatını anlatan filmi izlemenizi öneririm. 



Linkini aşağıya bırakıyorum. 








Umarım bu yazının sizlere bir faydası olmuştur. 
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın. 

İnstagram: scofieldkitapcisi

1 Ekim 2017 Pazar

SERİ İNCELEMESİ Efsane Serisi- Marie Lu



Okumakta çok geç kaldığımı düşündüğüm 3 kitaplık harika bir serinin incelemesi ile  geldim.
Aslında bu seriyi çıktığı ilk zamanlarda müthiş kapağı ve ilgi çekici konusu üzerine hemen temin etmiştim.  1 yıldan fazladır kitaplığımda okunmayı bekliyordu. Keşke bu kadar bekletmemiş olsaydım.  Fakat şartlar böyle gelişti. ''ARTIK OKUMALIYIM'' diyerek  Eylül'ün ilk günlerinde  okumaya başladım.  İçimden bir ses  beğeneceğimi söylüyordu, yanılmadı.






          Efsane: 4.5/5
          Deha: 4.5/5 
         Şampiyon: 5/5









Gelelim kitap kitap incelemeye;



Serinin ilk kitabı EFSANE hakkındaki düşüncelerimden kısaca  bahsedelim.





1 oturuşta okunacak derecede akıcı okuyucuyu içine çeken bir anlatımı vardı. Ben 3 oturuşta okudum.  Kitap 350 sayfa falandı lakin sanki 100 sayfaymış gibi hemen bitti. "Noldu ya? Bitti mi ' falan oldum. Diğer distopyalardan ayıran bir şeyler yoktu kitapta bu da biraz klişeleştiriyor evet ama diğer distopyalardan çok daha akıcıydı. Kitapta olaylar ne hızlı ne yavaş, tam kararında gelişti. Tam olması gerektiği gibi yazılmıştı. Ama sonu bana çok klasik geldi. Biraz daha etkileyici bir sonla mükemmel olabilirdi. Beklenen son değil de şaşırtan bir son isterdim. Bunun dışında iyiydi.





Gelelim serimizin ikinci kitabı olan
DEHA'ya.



Cumhuriyetin gözde Dehası June  ve Cumhuriyetin en çok aranan suçlusu Day artık birlikteydi. 2 Dehanın maceralarını okumak baya etkileyiciydi. İlk kitaptan 0,5 puan kırmıştım. Sebebi sonunun daha etkileyici olması gerektiğini, bu sonun o kitaba basit kaçtığını düşünmemdi. Bu kitapta o puanı kırmamın sebebinin sonuyla alakası yoktu. aksine sonu olabileceğinin en iyisiydi. 200'lü sayfaların sonundan itibaren nefessiz okudum.  Olaylar bir anda öyle etkileyici bir hale geldi ki bir sonraki cümleyi merak ederek okudum. İlk kitapta beni pek etkilemeyen Kaide tam bir kahraman olmuştu. Ona olanlar ağlattı. Aden'in iyi biri çıkacağını baştan beri tahmin ediyordum ama acaba yazar bir ters köşe yapar mı diye de bekliyordum. Olmadı, Aden harika bir detaysın. Uzun uzun sonundan bahsetmek istiyorum fakat spoi de vermek istemem ama şunu söyleyebilirim, okuduğum distopya kitapları içinde en duygusal sondu. Day ve June arasındaki son sohbet beni etkiledi ve ağlattı.

Neyse uzatmadan 3. ve son kitap Şampiyon'a gelelim.




Açıkçası ara vermeden ve araya herhangi bi kitap sokmadan direkt okumam yüzünden 3. kitap biraz baydı ama bunun benden kaynaklı olduğunu düşündüm. Olayların işleyişi, giriş, gelişme ve sonuç yerli yerindeydi. Kitabın sonunu da beğenince haliyle bir puan kırmadım. Etkileyici macera dolu ve sonuyla da 'VAY BEE' dedirten bir veda kitabıydı. Zorlama değildi.  Bu yüzden dört dörtlük olduğunu düşündüm. Uzatmadan birkaç alıntı ile yazıma son vermek istiyorum.

                                                 


                                                                       ALINTILAR  



"Sen de beni bırakmayacaksın değil mi? Annem ile babamdan daha uzun süre yanımda olacaksın değil mi?"
Metias alnımdan öptü. "Sonsuza kadar çocuk, beni görmekten bıkana kadar."




''Anden Cumhuriyetin en güçlü adamı olabilirdi...
Ancak Day üzerindeki giysiler ve gözlerindeki samimiyetinden başka hiçbir şeyi olmayan bu sokak çocuğu kalbimin tek sahibiydi.''




"Her gün yeni bir yirmi dört saat demek. Her yeni gün her şeyin tekrar mümkün olması demek. Anın içinde yaşıyorsun, anın içinde ölüyorsun, geçmişi ya da geleceği düşünmeden. "Vagonun açık kapısından karanlık su şeritlerinin dünyayı örttüğü yere doğru baktı. "Işıkta yürümeye çalışıyorsun."


"İlk volkanik patlamalardan sonra," demişti, "gökyüzünden aylarca beyaz kül yağdı. Ölüler ve ölmekte olanlar bu külle kaplanmıştı. İşte bu yüzden beyaz giymek, ölüleri anmak anlamına geliyor."



''Başka bir deyişle, Cumhuriyet'in benim neye benzediğim hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Genç olduğum ve parmak izimi taradıklarında veri tabanlarından eşleşen bir sonuç bulamamaları dışında hakkımda hiçbir şey bilmiyor gibi görünüyorlardı. İşte bu yüzden benden nefret ediyorlardı, işte bu yüzden ben ülkedeki en tehlikeli değil, en çok aranan suçluydum.''





Buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ederim. Umarım nu yazıda aradığınızı bulmuşsunuzdur. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere. Kitapla kalın!

3 Mayıs 2017 Çarşamba

Hayvan çiftliği- George Orwell Kitap Yorumu



Herkese Selamlar. Uzun süredir klasik okumayınca, ve bu kitabı da bu kadar beğenmem üzerine yorumunu ayrıntılı yapmak istedim. İnşallah sizin için yararlı bir inceleme olur.  İyi okumalar dilerim.


Yazar: George  Orwell
Yayınevi: Can Yayınları
Çevirmen: Celal Üster
Sayfa Sayısı: 152
Basım Tarihi: 2014





                                                     Arka Kapak Yazısı 


İngiliz yazar George Orwell, ülkemizde daha çok Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği, onun çağdaş klasikler arasına girmiş bir diğer çok ünlü eseridir. 1940'lardaki "reel sos­yalizm ’in’’ eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.

Hayvan Çiftliği'nin başkişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluşturur; ama devrimi de yine onlar yolundan saptırır. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıktır. Diğer kahramanlar gerçek kişileri çağrıştırmasalar da , bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir.

Alt başlığı Bir Peri Masalı olan Hayvan Çiftliği, bir masal anlatımıyla yazılmıştır; ama küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlamadır




BÜTÜN HAYVANLAR EŞİTTİR

AMA BAZI HAYVANLAR 

ÖBÜRLERİNDEN DAHA EŞİTTİR.






Politik iğneleyici ve solcu kişiliği ile tanınan İngiliz yazar George Orwell ’in gelmiş geçmiş en iyi romanı olarak kabul edilen ve okurlarına politika üzerine mükemmel bir kara mizah hikayesi sunan Hayvan Çiftliği okunması gereken harika bir roman. (Alıntı) 

George Orwell Hayvan Çiftliği romanı ile aslında politikanın gerçek yüzünü  hayvanlar üzerinden herkesin anlayabileceği bir dille anlatıyor. Birçok ülkede sansüre uğramış, İngiltere ve Amerika da bile engellenmeye çalışılmış, bazen ise konusu değiştirilerek sunulmaya çalışılmıştır. Buna rağmen gerçek konusunu korumuş ve birçok insanın politikacılara olan görüşünü değiştirmeyi başarmıştır.

Hayvan Çiftliği gerçekten kusursuz işlenmiş bir hikayeyi anlatılıyor. Özellikle hayvanların seçimi ve sunulması George Orwell’in ince zekasının müthiş bir örneği. Zaten kitabı okudukça hangi hayvanın neden seçildiğini çok daha iyi anlıyorsunuz.

Çiftlikte yaşayan hayvanlar çok çalıştığı halde emeklerini karşılığını alamayıp aksine bir de aç bırakılmaktan şikayetçidirler. Ne var ki bu durum borç batağında olan alkolik çiftlik sahibi  Mr. Jones'in pek de umrunda değildir. Bu durumdan şikayetçi olan hayvanlar ve Koca Reis adlı   yaşlı domuz önderliğinde ayaklanma çıkarmayı planlarlar. Fakat planları gerçekleşmeden yaşlı domuz ölür ve hayvanlar öndersiz kalır. 

Bir gün yine aç bırakıldıklarında daha fazla dayanamazlar ve ayaklanma çıkartırlar. Çiftlikteki tüm insanlara saldırıp onların kaçmalarına neden olurlar. Böylece çiftliği ele geçirirler ve önder olarak yaşlı domuzun yakını olan Napoleon lakaplı domuzu seçerler. İlk iş olarak yaşlı domuzun söylemlerinden kendilerine 7 maddeden oluşan bir emir çıkartırlar. 

Yedi Emir Şunlardır: 
                                                 
  1. İki ayak üstünde yürüyen herkesi düşman bileceksin.
  2. Dört üstünde yürüyen ya da kanatları olan herkesi dost bileceksin.
  3. Hiçbir hayvan giysi giymeyecek.
  4. Hiçbir hayvan yatakta yatmayacak.
  5. Hiçbir hayvan içki içmeyecek.
  6. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek.
  7. Bütün hayvanlar eşittir.
lk başta her şey yolunda gider ve kendi aralarında yaptıkları iş dağılımı ile çiftliği gayet iyi bir şekilde yönetirler. Snowball adındaki domuz okumayı öğrenir ve diğer hayvanlara da öğretir. Hayvanlar içinde düşünen biri olduğu için zamanla liderliğini kaybetmekten korkan Napoleon ’un kinini kazanmaya başlar. Napoleon gücünü koruyabilmek için gizliden olarak yavru köpekleri polis gibi eğitip kendi himayesine alır. Gücü eline geçirdiğinde de ilk olarak Snowball’u  çiftlikten attırır. Sonrasında ise türlü türlü suçlamalar ile Hain ilan eder. 

Ne yazık ki Napoleon Snowball'in aksine Diktatör bir yönetim başlatır. Hayvanları adeta bir köle gibi çalıştır ve hiçbir şekilde emeklerinin karşılığını vermez.  Çoğu zaman başta hazırladıkları emre uymayan davranışlarda bulunur. Sonrasında bu 7 emri yavaş yavaş değiştirir ve son hali budur: 

  1. Dört ayak iyidir, iki ayak daha iyidir.
  2. Hiçbir hayvan sebepsiz yere öldürülemez.
  3. Hiçbir hayvan çarşaflı yataklarda uyuyamaz.
  4. Bütün hayvanlar eşittir, bazıları daha eşittir
Diğer emirler ise gündeme gelmemiştir. 

Kendisine göre düzenlediği bu kuralları diğer hayvanlara sanki hep öyleymiş gibi aktarır ve inandırmanın bir yolunu bulur. Gel zaman git zaman bu diktatör yönetim ile elbette bir çok sorunla karşılaşırlar.  

    AKLINI KULLANMAYAN HİÇBİR VARLIK İÇİN ÖZGÜRLÜĞÜN DEĞERİ YOKTUR! 

Final kısmı beni ve okuyan bir çok kişiyi etkilemiştir. Ne olduğunu spoi açısından elbet belirtemem fakat şu cümle unutulmamak üzere akıllara kazındı sanırım: 
      
                "Dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine bir insanların yüzlerine bakıyor; 
                                                   ama  onları birbirinden ayırt edemiyor." 



Benim kitapla ilgili tek bir olumsuz düşüncem yok. Kesinlikle okunması gerektiğini düşünüyorum. Kitaba puanım 10/10 


                                                             ALINTILAR



''İnsan üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurta yumurtlamaz, 
sabanı çekecek gücü yoktur, tavşan yakalayacak kadar hızlı koşamaz.
 Gene de tüm hayvanların efendisidir.'' Syf.24



''İnsanoğlu, kendinden başka hiçbir
 yaratığın çıkarını gözetmez.'' Syf.26


Snowball, "Bak yoldaş," demişti. 
"Senin onsuz edemediğin kurdele, köleliğin 
simgesidir. Özgürlüğün kurdelelerden çok daha 
değerli olduğunu kafan almıyor mu?" Syf.31






''Bu isyanın ne zaman başlayacağını bilmiyorum, bir hafta sonra da başlayabilir, yüz yıl sonra da, ama şu ayaklarımın altında gördüğüm samanlar kadar emin olduğum bir şey var: Er geç adalet yerini bulacak.'' Syf.10


''Tek gerçek düşmanımız insandır.'' Syf.24



-.."Savaş savaştır.En iyi insan ölü olandır."
+"Kimseyi öldürmek istemem, bir insanı bile"
Syf.36


''İnsan'a karşı savaşırken sonunda ona benzememeliyiz. Onu alt ettiğiniz zaman bile, onun kötü alışkanlıklarını benimsemeye kalkmayın. Hiçbir hayvan asla bir evde yaşamamalı, yatakta yatmamalı, giysi giymemeli, içki ve sigara içmemeli, paraya el sürmemeli, ticaretle uğraşmamalı. İnsan'ın bütün alışkanlıkları kötüdür. Ve en önemlisi, hiçbir hayvan kendi türünden olanlara zorbalık etmemeli. Güçlüsü güçsüzü, akıllısı akılsızı, hepimiz kardeşiz. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmemeli. Bütün hayvanlar eşittir.''



''Bu sefilliğe neden boyun eğelim? İnsanlar, emeğimizle ürettiklerimizin neredeyse tümünü bizden çalıyorlar. İşte, tüm sorunlarımızın yanıtı burada. Tek bir sözcükte özetlenebilir: insan. Tek gerçek düşmanımız İnsan’dır. İnsan’ı ortadan kaldırın, açlığın ve köle gibi çalışmanın temelindeki neden de sonsuza dek silinecektir yeryüzünden. “İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır.''



27 Mart 2017 Pazartesi

Miraç Çağrı Aktaş ile Neden Sorun Yaşadım? Postu neden kaldırdım?

Herkese Merhaba!
Uzun bir mevzu olduğu için instagramdan değil de buradan yazmayı tercih ettim. Bu yazıda oldukça objektif olmaya çalıştım. Kendi hislerimi bir kenara bırakıp olayları olduğu gibi aktaracağım. Ne sonuca varacağınıza siz karar verirsiniz. İlk olarak bilmeyenler için özetleyeyim. Miraç Çağrı Aktaş'ın "Sen On Yedi Yaşımsın" kitabını biliyorsunuzdur sanırım. Bu kitapla ilgili uzun zamandır kulağıma gelen bir şeyler vardı. Pazar günü kitaba başlama kararı aldım fakat o gün içinde takip ettiğim birinin hikayesinde denk geldiğim kanıt niteliğinde bir  yazı linki gördüm. Profili ziyaret ettim ve yazıyı okudum. Yazının sahibi düşüncelerini gayet kanıtlı bir şekilde önümüze sunduğu için ben de inandım doğal olarak. Yazıda kitabın çalıntı cümlelerden oluştuğu bir çok kanıtla yazılmıştı. Şaşkındım. Böyle birşey elbet beklemiyordum. Şok içinde arkadaşlarıma mesaj attım. Bildiklerini söyleyenler oldu. Yazar açıklama yaptı dediler profilini ziyaret ettim ve ne yazık ki paylaşımı tatmin edici değildi. Ben bir haksızlık gördüğüm zaman asla susamam. Bu sefer de elbet öyle oldu ve ben bu konuyla alakalı yazarı ve yayın evini etiketleyerek bir paylaşım yaptım. Sonrasına yayın evi ve yazar etiket kaldırıp beni engelledi. Yayın evinde çalışan bir kadın bana mesaj attı ve yanlış düşündüğümü vs söyledi. Kanıt istediğimi söyledim ve telefon numaramı istedi. Elbette vermedim. Konuşarak anlatacakmış öyle dedi. Sonrasında yarın bana açıklama yapacağını belirtti. Tamam dedim. İkna olana kadar postu kaldıramayacağımı net şekilde belirttim. Sonra yazara ait olan "@senonyediyasimsin" hesabından şiddet ve hakaret içeren mesajlar aldım. Hatta bunun bir kısmını yayınlamıştım. Dehşet içindeydim. Yani nasıl olur da bir yazar bir okura böyle muamele yapabilir. Saygılı olmasını gayet güzel bir dille açıklamış olmama rağmen sonrasında yine hakaret içerikli mesajlar aldım ve devam ederse kendisinin yaptığı gibi engelleyebileceğimi söyledim. Bana dediği "Hadi ya, engellesene, nolur engelle" gibi kalıplar oldu? Bu neydi ki? 1. Sınıf çocuğu kavgası mı? Güldüm açıkçası. 



Sonra bu konuşmaların da bir kısmını yayınladım. Pişman mıyım? Elbette hayır. Neden böyle bir muameleye sessiz kalayım. Öyle birşey asla olamaz efendim. Sonrasında yayın evinde çalışan ve benimle iletişme geçen kadına mesaj atıp, yazarın beni rahat bırakmasını söyledim. O sırada "senonyediyasimsin" nickli instagram sayfasından da engellenmiştim. Kadın ise bana bu cümleleri Yazar 'Miraç Bey'in' kurmayacağını söyledi. Neden inanayım? Sonrasında 15 dakika kadar bir zaman geçti ve 'senonyediyasimsin' sayfası engeli kaldırdı ve bana mesaj atıldı. (buraya kadar söylediğim her şey kanıtıdır.) yazar o mesajları kendisinin atmadığını Bursa imza günü sebebi ile vapurda olduğunu hiçbir şeyden haberi olmadığını söyledi. Söylediğine göre onu benim mesaj attığım kadın arayıp bilgilendirmiş. Pekala dedim ne istiyorsunuz? Bana durumu açıklamak istediğini söyledi. Dedim pekala. Buyurun. Arayıp konuşmak istediğini söyledi. Bende madem bunca zaman açıklamak istiyordunuz neden engellediniz 'miracagri' sayfanızda diye sordum. Kendisinin engellenemediğini ve bütün bunları editörünün yaptığını ve onun adına özür dilediğini söyledi. Sayfasını editörü ile beraber kullanıyormuş. Her neyse pekala dedim uzun bir konuşmadan sonra numaramı verdim. Yazar telefonda  bu çalıntı mevzusu ile ilgili bana uzunca açıklamalar yaptı. Gerek tatmin olduğum gerek olmadığım noktalar elbet oldu. Sonrasında postu silmemi ve bu durumu takipçilerime açıklamamı rica etti. Söylediğine göre kendisini ve yayın evinin "bir daha asla bu yayın evini tercih etmeyeceğim." gibi cümlelerimden ötürü zan altında bırakmışım. Vapurda iken fotoğrafımı görmüş ve cok beğenmiş. Re-post yapacakken açıklamamı görmüş ve cok üzülmüş. Şok olmuş falan bunları açıkladı. Kimseyi kırmak üzmek niyetinde elbet değildim. Fakat ortada kanıtla sunulmuş bir iddia varken ben susamazdım. Kendimi hatalı gördüğüm tek nokta önce yazara mesaj atıp nedir bunlar diyebilirdim. Fakat cevap verir miydi, zaten açıklama yaptım mı derdi bilemeyeceğim. Fakat bence arayıp anlatmayacağı da kesindi. Yazarla uzunca telefonda konuşup olayı tatlıya bağladık. Ben hatalı olduğum noktalar icin özür diledim, o editörü adına diledi.
Editörünün ve yayın evinin beni engellemesini, verdiği tepkileri asla unutmayacağımı söylemek isterim. Bu yazıyı yazmamın tek sebebi yazarın bazı noktalarda samimiyetine inanmam ve bana bu kadar vakit ayırmış açıklama yapmış olması. Yoksa emin olun ne postu siler ne de açıklama yapardım. Tepkiden çekinecek olsam zaten başta yazar ve yayın evini etiketlemezdim . Miraç Çağrı Aktaş'ın açıklamasına göre sözü edilen yazarın kitaplarında çalıntı cümleler diye nitelendirilen o alıntılar için yazarla bizzat konuşup özür dilemiş ve bilgisi dahilinde değilmiş. O cümleler 'sevgilisinin ona attığı bir mesajmış.' bana söylediği açıklama bu inanıp inanmamak ise tamamı ile size kalmış. Ben bu noktada düşüncelerimi kendime saklayacağım. Yazarın bir diğer kitaplarına da göz atıp yine bu tarz birşey ile karşılaşırsam kesinlikle bu sefer hiç bir açıklaması tatmin etmez. Bana o paylaşımım ile hakkına girdiğimi, kul hakkını falan anlattı. O halde eminim ki kitap çalıntı ise günah olduğunu kendisi biliyordur. Bende Yüce Allah ile kendisinin bildiği bu gizliği onun vicdanına bırakıyorum. Yazarın iddiası bu yönde. İnanıp inanmamak da okurlara kalmış. Öyle söylüyor. Biraz önce de dediğim gibi postu silmemin sebebi yazarın bazı noktalarda açıklamalarını mantıklı bulmam ve kendisisin silmemi istemesidir.Zaman ayırıp bu kadar açıklama yaptığı için  ben de bu yazıyı yazmayı borç bildim. 



 Benim anlatacaklarım bu kadar. umarım sorularınızı yanıtlayabilmişimdir. kafanıza takılan noktalar olduysa yorum yapabilir veya sosyal medya hesaplarıma mesaj atarsanız yine cevap veririm. 
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim ve ayrıca dün yanıma olan herkese ayrı teşekkür ederim.

iyi akşamlar dilerim...

21 Mart 2017 Salı

Okuma Alışkanlığı Kazanmak İsteyenlere Kitap Önerileri




Kitap okumaya yeni başlayanlar veya Kitap Okumaya Başlamak İsteyenlere Kitap Önerileri


1-) Mucize - R. J. Palacio << 4.5/5


                         -Tanıtım-

Kaderinde Sıra dışı Olmak Varsa Sıradan Kalamazsın…
Merhaba, adım August. Size nasıl göründüğümü anlatmayacağım.
Aklınıza ne geliyorsa muhtemelen ondan daha kötü görünüyorumdur.
August (Auggie) Pullman yüzünde fiziksel bir bozuklukla doğduğu için, normal bir okula gidemiyordu… şimdiye kadar. Yakında Beecher Ortaokulu’nda beşinci sınıfa başlayacak ve ömrünüzde bir kere bile “yeni çocuk” olduysanız, bunun ne kadar zorlu olduğunu tahmin edebilirsiniz. Dondurma yemek ve Xbox’ında oyun oynamak gibi sıradan şeyleri seven Auggie aslında sadece sıra dışı yüzü olan, sıradan bir çocuk. Peki, yeni sınıf arkadaşlarını, görünüşünün ardında kendisinin de onlar gibi olduğuna ikna edebilecek mi?




2-) Kutup Kelebeği - Fatih Önaydın <<  5/5





                             -Tanıtım-




“Hayatımın en büyük hediyesini on yedinci yaş günümde almıştım. Annem bana bir baba armağan etmişti. Esasen böyle bir durum sürpriz olmamıştı. Beni şaşırtan asıl olay annemin aynı gün ölmesiydi.”

Annesinin ölümüyle hayatı baştan aşağı değişen Batu, kendini yıllardır görmediği babasıyla aynı evde bulur. Hayatına yeni giren insanları yavaş yavaş çözmeye çalışırken kendini de tanımaya başlar.

Sırlarla dolu bir baba ve dünyada yapayalnız kalmış bir gencin sıra dışı hikâyesi... Umutlar, dostluklar, hayaller, zorluklar ve aşk...


Eğer gerçekten inanırsan, hayat başlı başına bir mucizedir. Ve gece iyice karardığında sabah yakın demektir...


3-) Spiritus - Aynur Başkan << 5/5


                         
                          -Tanıtım-

Hani insanlar korkularını anlatırken, “Karabasan gibiydi,” derler. Hani bazen, “Hayatımın en korkunç günüydü,” diye tanımlarlar. Hani gözleri yuvalarından fırlarcasına bakıp karşılaştıkları manzaranın korkunçluğunu yüz ifadelerine de yansıtır ya da konuşamaz, anlatamaz, nutku tutulmuş gibi öylece kalakalırlar.

İşte bu; söz konusu korkuların ne kadar basit olduğunu anlatan, gerçek korkunun onlar olmadığını gösteren Selim’in hikâyesi...

Kimsenin göremediğini görüyor, çoğu insanın hayal bile edemeyeceği olaylara şahit oluyor. Her şeyin peşine düşecek kadar da cesur...

Ve başlatıyor kendisi için küçük ama dünyanın en büyük savaşını!

Gece dışarı çıkmak mı istiyorsun? “ÇIKMA!”

Takip edildiğin hissine mi kapıldın? “KAÇ!”



4-) Böğürtlen Kışı - Sarah Jio << 4.5/5

                        -Tanıtım-

Kalbinizin derinliklerine işlenen acıyı, tek kelimeyle nasıl dile getirirsiniz?

“Canım Daniel’ım,

Kaybolduğun gün dünyam sona erdi, canım oğlum. Seni her kim alıp götürdüyse, seninle birlikte kalbimi, hayatımı da çaldı. Ben senin gülümsediğini görmek, kahkahalarını duymak, mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum…”

Vera Ray 1933 yılının o karlı mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Daniel’ı son kez öptüğünü bilmiyordur. Her ne kadar oğlunu yalnız bırakma düşüncesinden nefret etse de hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorundadır. Tek avuntusu, gün ağardığında küçücük oğluna sarılacak olmasıdır. Ancak Vera geri döndüğünde karşılaştığı manzara, Daniel’ın boş yatağıdır. Bir de karlar içine gömülmüş olan oyuncak ayısı…

Seksen sene sonra Seattle yine mayıs ayında karlar altındadır. Köklü bir gazetede muhabir olan Claire Aldridge, bu doğaüstü olayı haber yapacaktır. Araştırmalarına devam eden Claire, küçük çocuğun bu zamana kadar sonuçlanmamış kaçırılma davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilen Claire, bu olayı çözmeye karar verir. Ancak çözdüğü her düğümün, onu Vera’yla olan bağlantısına yaklaştırdığından habersizdir…



5) Tersyüz - Amy Harmon << 5/5

      
                        -Tanıtım-

Ambrose Young okulun en çekici çocuğu ve kasabanın yıldız güreşçisiydi. Uzun boylu ve yapılı bir vücudu, omuzlarına değen saçları ve yakıcı gözleriyle aşk romanlarının kapaklarını süsleyebilecek kadar yakışıklıydı. Fern Taylor bunun farkındaydı ve Ambrose Young’a âşıktı. Belki de bu kadar yakışıklı olduğu için Fern asla onunla birlikte olabileceğini düşünmemişti. Ta ki her şey tersyüz olana ve Ambrose'un eski yakışıklılığından eser kalmayana kadar… Tersyüz, beş genç adamın küçük bir kasabadan kalkıp savaşa gidişinin ve içlerinden sadece birinin geri dönüşünün hikâyesi... Hayatı, benliği, güzelliği kaybetmenin hikayesi... Bir kızın, yıkılmış bir çocuğa ve yaralı bir savaşçının, sıradan bir kıza olan aşkının hikâyesi... Kalp kırıklığının üstesinden gelen bir arkadaşlığın ve bilinen kalıpların dışına çıkan bir kahramanın hikayesi... Tersyüz, hepimizin içinde biraz iyiliğin biraz da kötülüğün olduğunu keşfettiğimiz modern çağın Güzel ve Çirkin’i...


6-) Hayalet Tren - Fatih Önaydın  <<4/5


  


                -Tanıtım-

“Hayat, aslında aldığımız nefeslerin değil, nefesimizi kesen anların toplamıdır.”
Yaşamımdaki her şey rayında giderken aklının ona oynadığı oyunlar sebebiyle bir anda elindekileri, sevdiğini, hayallerini kaybeden genç bir adamın sıra dışı hikâyesi…
Her şey, yerde bulduğu esrarengiz bir tren biletiyle başlar. Diğer insanlara görünmeyen hayalet bir trene biniş biletidir bu... Kaybedecek bir şeyi yoktur, kararını verip trene atlar. Ama bu trenden inmek, binmek kadar kolay olmayacaktır…
Gecenin karanlığında deli bir hızla yol alan bu hayalet trende onu çok gizemli olaylar ve olağan dışı maceralar bekliyor...
   



7-)  Audrey'i Bulmak - Sophie Kinsella 4.5/5

                                -Tanıtım-

Audrey evden çıkamıyor. Hatta, evin içinde güneş gözlüklerini bile çıkaramıyor. Şey... Göz göze gelmek ve bazı başka şeylerle ilgili “minik” sıkıntıları var da! Aslında... Ağabeyinin dev ışıklı, çok derinlikli arkadaşı Linus, o kapkara güneş gözlüğü camlarının ardından Audrey’nin hayatına sızmayı başarana kadar “vardı” diyelim. Zira Linus, aynen bir portakal dilimini andıran içten gülümsemesi, samimiyeti ve sırf Audrey ile iletişim kurabilmek için yazdığı komik notlarla genç kızı evden çıkarmayı başarıyor. Yani, Starbucks da bir başlangıçtır sonuçta! Tatlı Audrey, anlayışlı ve şefkatli Linus’un yanındayken en korktuğu şeyleri bile yapabileceğini hissediyor. Hem, kim bilir? Belki de o kara camların ardında güzel bir dünya vardır gerçekten de! Kıssadan hisse... Kendinizi yok olmuş hissettiğinizde bile gerçek aşk sizi bulabilir ve hayat, bir nedenle her mücadeleye değer bir şeye dönüşebilir. Zaten bu işler her zaman bir bakış açısı meselesidir. Audrey ile birlikte gülmeye, hayal kurmaya ve umut etmeye hazır olun…


8-) Karanlıktaki Kelimeler - Giulia Beyman 5/5
     
                        - Tanıtım- 
   
Kocası Joe'nun ani kaybından sonra, Nora Cooper şaşırtıcı bir keşif yapar.
Ölümünden kısa bir süre önce, Joe çifte emekliliği planlıyordur ve gizlice onların yeni satın alınan hayallerindeki evi satar.
Nora ne düşüneceğini bilmiyordur.Cevaplar arar, o keder ve işkence gibi şüphe dolu düşünceler içerisinde, Nora  Scrabble harflerinden gelen mektuplar, ve anlaşılmaz mesajlar almaya başlar ancak bunların gerçekten Joe tarafından yazılıp yazılmadığından emin olamamaktadır.
O olduğunu bilmemesine rağmen, bir gücün kullanılmasıyla Nora, Joe'nun ve hayatları hakkında gerçeklerin neler olduğunu keşfetmek için bu garip ipuçlarını takip etmeye başlar ve bu özel hediye, beraberinde getirdiği tehlikeler ile Nora'nın bambaşka dünyalara açılan bu kapıda hayatına yeni bir yön verir.


9-) Hayatın Kıyısında - Jannifer Niven 4/5 




                   -Tanıtım-

Yaşamayı, ölmek isteyen bir çocuktan öğrenen bir kızın hikâyesi…


Ölümü büyüleyici bulan Theodore Finch sık sık kendini öldürebileceği yöntemler düşünür ancak her seferinde, küçücük bir güzellik bile ona engel olur.
                                  
Violet Markey ise yaşadığı kasabadan ve ablasının ölümünün yarattığı dayanılmaz acıdan kaçmak için mezuniyetine kalan günleri sayarak geleceği dört gözle beklemektedir.

Finch ve Violet okullarındaki çan kulesinin tepesinde karşılaştıklarında kimin kimi kurtardığı belirsizdir. Bu tuhaf ikili, bir proje ödevinde eşleştiklerinde yol onları nereye götürürse; tıpkı hayat gibi büyük, küçük, tuhaf, güzel, çirkin, şaşırtıcı yerlere giderler. Kısa süre sonra, Finch yalnızca Violet’layken kendi olabildiğini; tuhaf, eğlenceli, hayatı doyasıya yaşayabilen ve ucubelikten uzak bir gence dönüştüğünü keşfeder. Violet da yalnızca Finch’leyken günlerin hesabını tutmadan yaşayabilmektedir. Ancak Violet’ın dünyası büyürken Finch’inki küçülmektedir…


10-) Dedemin Bakkalı - Şermin Çarkacı 4.5\5


  

   
                      -Tanıtım-

O, tuz ruhu isteyen müşteriye yemek tuzu gönderip “ruhu arkadan gelecek” diyen bir girişimci…
O, fakir müşterilere bedava ürünler satıp ücreti zenginlerin hesabına yazan bir kahraman…
O, bakkaldaki içecekleri birbirine karıştırıp daha güzelini bulmak ve müşterilerine sunmak için uğraşan bir sivri zeka…
O, Afrikalı çocuklara yardım göndermek için arkadaşlarının ellerinden kandil yiyeceklerini toplayan bir yardımsever…
O, attığı her adım olay olan, aşırı eğlenceli, cin fikirli, fena halde yenilikçi bir bakkal çırağı…

Ticaret hayatında tam gaz koştu ama her seferinde yetişkinlerin dünyasına tosladı. Yetişkinler yüzünden başına gelmeyen kalmadı…  Ve tüm deneyimleriyle, senin için harika bir rehber hazırladı.




10 kitap şimdilik yeterli olur diye düşünüyorum. Neden bazı kitapların fotoğrafı yok derseniz sebebi de çekme fırsatım olanları çektim, bazı kitaplar şuan elimde değil bazıları ise ödünç alarak okuduğum kitaplar. Kitapların ayrıntılı yorumlarını instagram profilimde bulabilirsiniz. 
Okuduğunuz icin teşekkür ediyorum. 


Sanıyorum ki benim olduğu gibi sizin de yazılı haftanız. Dilerim ki istediğiniz notları, emeklerinizin karşılıklarını alırsınız. Hepinize başarılar dilerim!


1 Mart 2017 Çarşamba

Şubat Ayında Ne yaptım?

                                   



                            Şubat Ayında Okuduğum Kitaplar

Herkese merhabalar arkadaşlar. Bu yazımda Şubat Ayında okuduğum kitapları, konularını ve benim kitaplara verdiğim puanları göreceksiniz. Uzatmadan başlıyorum.


1-)  Fangirl - Rainbow Rowell 




     Yayınevi: Pegasus Yayınları 
      Sayfa Sayısı: 416
      Orjinal Adı: Fangirl
      Benim Puanım: 2.5
  Yorumum İçin İnstagram Sayfamı Ziyaret Edebilirsiniz. 

                                         Arka Kapak Yazısı 

GERÇEK VE DÜŞ ARASINDA SIKIŞMIŞ HAYALPEREST BİR GENÇ KIZ...
BİR ELMANIN İKİ YARISIYKEN FARKLI HAYATLARA SAVRULAN İKİ KARDEŞ

Cath bir Simon Snow hayranıdır.
Öyle ya, tüm dünya Simon Snow hayranıdır...
Ancak bu Cath için bir hayat felsefesidir ve o takipçi olma konusunda çok iyidir. İkiz kız kardeşi Wren’le çocukluklarından beri Simon Snow kitaplarını defalarca okumaktan, hayran kurgusu yazmaya kadar, kendilerini seriye adamış, annelerini kaybetmelerini de ancak bu şekilde atlatabilmişlerdir. Büyüdükçe Wren’in hayranlığı azalsa da Cath’in vazgeçmeye niyeti yoktur.
Üniversiteye gidecekleri sırada Wren, onunla aynı odada kalmak istemediğini söyleyince Cath kendi rahat dünyasının tamamen dışında, bir başına kalır. Son derece utangaç olan Cath, kendini yazdığı hayran kurgusuna kaptırmıştır. Hikâyesinde her zaman ne diyeceğini gayet iyi bilmekte ve gerçek hayatta hiç tecrübe etmediği romantizmi öyküsüne yansıtabilmektedir. Wren elinden tutmadan da Cath her şeyin üstesinden gelebilecek midir? Kendi hayatına başlamaya gerçekten hazır mıdır? Ya kendi hikâyelerini yazmaya?..
En önemlisi de Simon Snow sevdasını geride bırakma pahasına yola devam etmeyi istemekte midir?


2-)  Telepati -  Leonardo  Patrignani 



      
       Yayınevi: Pegasus Yayınları 
       Sayfa Sayısı: 352
        Orjinal Adı: Multiversum 
        Benim Puanım: 3.5
Yorumu instagram sayfamda mevcuttur.
        
                                                   Arka Kapak Yazısı         

Alex ve Jenny on altı yaşında iki gençtir. Alex Milano’da, Jenny ise Melbourne’da yaşamaktadır. Son dört yıl boyunca zaman zaman birbirlerini bilinçlerini kaybettikleri anlarda, hiçbir uyarı vermeden gerçekleşen telepatik iletişimleri sırasında görmüşlerdir.

Bu telepatik nöbetlerin birinde buluşmak üzere sözleşen iki genç, aynı gün aynı yerde durmasına rağmen birbirini göremez. Bu, şaşırtıcı bir keşif yapmalarını sağlar: Farklı boyutlarda yaşamaktadırlar. Jenny’nin evreninde Alex bambaşka biridir. Alex’in evreninde ise Jenny altı yaşında ölmüştür.

Onlar birbirlerini bulmaya çalışırken Çoklu Evren patlayıp yok olmanın eşiğine gelmiştir ama Jenny ve Alex’in kesinlikle buluşması gerekmektedir çünkü Dünya’nın geleceği buna bağlıdır. Yaklaşmakta olan kaderi yalnızca aşkları değiştirebilecektir…


3-) Hesap Günü - Mustafa Kutlu 



  
     Yayınevi: Dergah Yayınları
       Sayfa Sayısı: 158
       Benim Puanım: 4.5/5
Yorumu instagram sayfamda mevcut.

                                            Arka Kapak Yazısı  

Musallada bir tabut, yeşil örtü üstünde, yapayalnız…

İkindi  okunmuş,  namaz  kılanlar  camiye  girmiş,  kılmayan  kalabalık  cami  duvarına  yanaşıp  saçak  altına
sığınmış.  Alafranga bir muhit;  ama gelin durumu izah edin. Erkekler cami duvarında, kadınlar şadırvan
altında. Haliyle haremlik selâmlık olmuş. Böyledir…

Önce  bir  büyücek  naylon  top,  pat-pat  zıplayarak  müezzinin  bahçesine  kadar  gitti,  mısırların  arasında
kayboldu.  Topun  ardından  bir  oğlan  çocuğu  altı,  yedi  yaşlarda; onun  ardından  aynı yaşta  bir kız,  mısır
püskülü sarı saçlarını savurarak koştular.

Hem koşuyor, hem gülüyor, hem cıvıl cıvıl konuşuyorlar. Mısırların arasında kayboldular. Çocuklar böyle
bir rüzgâr estirdiler işte. Gökyüzünün karanlık çarşafı keskin  bir bıçakla yırtıldı. Arasından güneş çıktı,
beyaz bulutlar. Kuşlar ötmeye, çiçekler açmaya başladı. Şadırvan havuzundan su sesi geldi.
Hayat olanca parıltısıyla cami avlusunu ışığa boğdu…”



4-) Mavi Kuş- Mustafa Kutlu
   
   
   Yayınevi: Dergah Yayınları
   Sayfa Sayısı: 211 
    Benim Puanım: 3.5/5

                                                 Arka Kapak Yazısı


Sıcaktan dili dışarı düşmüş bir köpek sarsak, ağır ve bezgin adımlarla meydanı bir baştan ötekine geçip köşedeki kasabın önünde durur.

Oracıkta dikilen kıdemli sokak kedileri kendilerine benzeyen bu yaşlı köpeği umursamaz.

Kasap dükkanının gölgeli kapısında naylon şeritlerden, rengarenk boncuklardan oluşmuş bir sineklik asılıdır.

Sineklik kıpırdamaz.
Havada en ufak bir esinti yoktur.

Öğle sıcağı kasabının üzerine abanmıştır.
Öyle ki sanırsınız gökten kıvılcım yağıyor.
Binalar, ağaçlar, insanlar ve açıktaki bilumum eşya bir ışık selinde yıkanmaktan bitap düşüp yerlere serilmiştir.

Kaburgaları açlıktan birbirine geçmiş yaşlı köpek, kasabın kapısına mahmur bakışlarla bir göz attıktan sonra, yine öyle yalpalayarak köşeyi kıvrılır, top akasyanın gölgesine yatar.



5-)  Ya Tahammül Ya Sefer- Mustafa Kutlu



        
      Yayınevi: Dergah Yayınları
       Sayfa Sayısı: 124
       Benim Puanım: 4/5

                                           Arka Kapak Yazısı (Tanıtım)

İnandığımız, uğruna pek çok şeyi göze aldığımız "dava"lar. Birlikte yürünecek bir yol. Bizimle aynı duyguları, fikirleri paylaşan arkadaşlar. Bu insanların açmazlarını, acılarını dile getiriyor.


6-) Kapıları Açmak- Mustafa Kutlu 

     Yayınevi: Dergah Yayınları
      Sayfa Sayısı 182
      Beni Puanım : 5/5

                                              Arka Kapak Yazısı 
Yağmur ince ince yağıyor.
Saatlerdir yağıyor.
Bir şehirler arası otobüs gecenin ıslak karanlığını yara yara gidiyor.
Saatlerdir gidiyor.
Ses yok.
Sanki hemen herkes uyuyor.
Arada hafif horultular, alçak sesle konuşanların mırıltıları.
Sürücü kasetçalardaki arabesk parçanın sesini iyicene kısmış, belki de sadece kendisi işitiyor. Bir de yanındaki koltuğa yığılmış, başı önüne düşmüş genç irisi muavin.
Sürücü sigaranın birini söndürüp, ötekini yakıyor.
Yol tenha, gözler uykusuzluktan kızarmış...


7-) Arka Kapak Yazıları - Mustafa Kutlu



      Yayınevi: Dergah Yayınları
       Sayfa Sayısı: 98
       Benim Puanım: 4/5



Arka Kapak Yazısı veya tanıtım yok. :) 22 farklı hikayelerden oluşuyor.

Şubat ayında 7 kitap okumuş oldum. Okul dönemi için bence fena değil. Mart ayında daha iyisi olması ümidiyle. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Bir kusurum olduysa affola.
Her ay bu şekilde okuduğum kitapları paylaşmayı düşünüyorum.  Yakın zamanda yazar incelemesi olarak bir yazı paylaşacağım. Ve ilk yazar Mustafa Kutlu olacak. Yeterli sayıda kitaplarını okuduğum zaman o yazı gelecek. Ve buradaki paylaşımlarımı bir düzene oturtmayı hedefliyorum. Ayda bir veya haftada bir gibi.

Söyleyeceklerim bu kadar. Bol kitap okuyacağınız bir ay olması dileğiyle..



Not: Arka kapak yazılarında bir hata olduysa özür diliyorum. Sitelerden aldım. Hataları kontrol edip düzenledim fakat yine de gözden kaçırdığım olduysa kusura bakmayın.

İRENA SENDLER'İN YILDÖNÜMÜ ANISINA

BİR KADIN DÜŞÜNÜN 2. DÜNYA SAVAŞI - NAZİLERİN YAHUDİ SOYKIRIMI YAPTIĞI SIRADA CANINI HİÇE SAYIP 2500 YAHUDİ ÇOCUĞUNUN HAYATINI KURTAR...